28 Ağustos 2008 Perşembe

26 Ağustos 1922 - Saat: 05.30 / Kemal OCAK


26 Ağustos Saat: 05.30/Kemal OCAK
1922 yılının 26 Ağustos günü, Kurtuluş Savaşımızda Büyük Taarruz'un başladığı, ölüm ve kalım anlarının yaşandığı gündür. Üstelik bu savaş, kurulacak ulusal devletin temeli olacak, Türk halkı kendi devletini kuracak; sınırlarını çizecek; dilini, kültürünü, topluma egemen kılacak... Ne var ki; bugün ülkemizde tarihi tek yanlı öğrenen bilgisizler ile tarihimizle hesaplaşmak isteyenler var... Oysa tarihi tek yanlı öğrenmek, belirli bir yargıya varmak büyük bir eksikliktir. Gerçek şu ki, tarih, ulu bir yargıçtır. Her önderi her kahramanı, her olayı inceden inceye sorguya çeker. Liderin yüksek yeteneğini, görüşünü, dönemin olaylarını kırmızı ve kazınmaz mürekkeple yine tarihin sayfalarına not düşer. Ben de bir kez daha bu onurlu Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı anmak, bu tarih bilmezleri, yine tarihin sayfalarına düşen bu notlarla bilgilendirmek istedim. Yunanlıların 15 Mayıs 1919'da büyük ümitlerle başlattıkları Anadolu Seferinden, Kapadokya rüyasından bozgun ile uyanan subaylarından "Yunan Seferi" adlı yapıtın yazarı albay bakın neler yazar: "Anadolu Seferi bizim en büyük en tatlı rüyamızdı. Arkamızda Ege Denizi'ni bırakarak büyük devletlerin desteği ile yüzyıllar öncesi dedelerimizin denen topraklara ayak basacaktık. Bizleri mitolojide olduğu gibi başlarında defne dalları, beyaz harmaniyeli flüt çalan genç kızların çiçeklerle karşılayacaklarına inandırmışlardı. Oysa, İzmir Kordonu'na ayak basar basmaz kafeslerin arkasından homurtular yükseldi ve hemen üstümüze ateş açıldı. Daha sonraları durum gitgide kötüleşti. Kemal'in dev gölgesi içinde Türklerin vatanlarını canları pahasına korumakta kararlı olduklarını anlamıştık. Ama iş işten geçmişti. Bizi sonuna kadar desteklemeye söz veren büyük devletler felaketimize seyirci kaldıkları gibi, bizi de işgalci, maceracı, zalim, küçük emperyalist rolünde sahneye çıkarmışlardı. Sonuç korkunç oldu. En önemlisi de Yunan ordusu ile Türk ordusu kumandanları arasındaki yaş, nitelik faktörleriydi. Türklerin başında çeşitli savaşlardan yeteneğini, askerlikteki ustalığını dünyaya kabul ettirmiş 39 yaşında General Mustafa Kemal. Cephe kumandanı ondan da genç, önceleri albay, sonraları General İsmet. Yaşı 40 ile sayılan Genelkurmay Başkanı General Fevzi. Süvari Komutanı Albay Fahrettin. Kolordusu ile 26 Ağustos 'ta atına binmiş Tümenini coşturarak ileri atılan Yarbay Salih. Daha niceleri albay rütbesinde kolordu komutanları İzzettin ve Abdurrahman Beyler... Gelelim bizim tarafa: Yunan Ordusu Başkumandanı Hacı Anesti, yaşını başını almış, üstelik mutedil iklimde görev yapar diye raporlu. Karargahını İzmir' de kurmuş, cepheden yüzlerce kilometre geriden muharebeleri idare etme çabasında (!). Cephe Kumandanlığında General Trikopis, yalnız adam ve kendilerini kanıtlayamayan öbür generaller Papagos, Papulas, Diyenos, Kandilis... İşte bu büyük savaşta Türk ulusunun yazgısını değiştirecek ÖLÜMCÜL DARBE 1922 Haziran sonlarında önce Mustafa Kemal'in kafasında, sonrada önündeki haritada şekillenir: Başkumandan Mustafa Kemal, hazırlıkları gözden geçirmek için 21 Temmuz 1922'de Ankara'dan ayrılır. 27 Temmuz'da tekrar Akşehir'e döner. 27-28 gecesi Fevzi ve İsmet Paşalarla hazırlanan taarruz planını bir kez daha gözden geçirir. 28 Temmuz 1922 Cuma günü bir futbol maçı bahanesiyle ordu ve kolordu komutanları Akşehir' e davet olunur. Böylece taarruzun nereden, ne zaman ve nasıl yapılacağı kendilerine anlatılır. Mustafa Kemal 20 Ağustos 1922 günü Akşehir Batı Cephesi Kumandanlığı Karargahı'na gider. 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü saat 05.30'da taarruz edileceği emrini verir. Taarruz yoğun topçu ateşiyle başlar, iki günde Afyon'un güneyindeki düşman hatları yıkılır ve düşer. Yenilen düşmanın büyük güçleri 30 Ağustos'ta Aslıhanlar bölgesinde çevrilerek yok edilir. Yunan Ordusu Başkumandanı Trikopis de etrafındakilerle birlikte tutsakların arasında bulunur. Mustafa Kemal, ulusunun yazgısını değiştirecek bu savaşı Kocatepe' den yönetir, bu savaşın adına Başkomutanlık Savaşı denir. Bu kutsal savaş Türk ulusunun yeniden doğuşunu sağlar. Ayrıca Mustafa Kemal'in Kocatepe ' de kazandığı zafer bütün "Mazlum Milletlere" öncü olur. Bu savaşla emperyalizmin Anadolu' daki başı ezilir. Bu büyük zaferin ardından Türklerin yenilmez gücü dünyaya bir kez daha tanıtılır, bundan sonra ulus özgür, bağımsız, başı dik, alnı açık yaşamını sürdürür. 26 Ağustos'un 86. yıldönümünde bize içinde onurla yaşayacak bir vatan bırakan Mustafa Kemal ile silah arkadaşlarına, kanlarını bu kutsal topraklara akıtan, bu uğurda şehit olanlara minnet, şükran ve gönül borcumuzu biz ve torunlarımız hiç unutmayacağız.
Kaynak: (Eski MEB Müfettişi , Cumhuriyet Gazetesi - 26.08.2008)