5 Mayıs 2020 Salı

KURTULUŞ SAVAŞINDA ÇAL VE MÜFTÜ AHMET İZZET EFENDİ




KURTULUŞ SAVAŞINDA ÇAL VE MÜFTÜ AHMET İZZET EFENDİ (ÇALGÜNER)

Osmanlı Devleti 1914-1918 arası devam eden I. Dünya Savaşında İttifak Grubunda yer almıştır. Savaşı İttifak Grubu kaybedince Osmanlı Devleti de 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak savaştan çekilmiştir. İtilaf Devletleri Mondros’tan sonra, gizli anlaşmalarla daha önceden aralarında paylaştıkları Anadolu’yu, antlaşmanın 7. maddesine dayanarak işgal etmeye başlamışlardır.

Yapılan işgallere karşı   Anadolu’da Kuvay-ı Milliye hareketi ortaya çıkmış, bölgesel direniş örgütleri oluşturulmaya başlanmıştır.

Çal’daki direniş hareketleri 1911’den beri Çal Müftülüğü görevini yürüten Ahmet İzzet Efendi’nin liderliğinde gerçekleşmiştir.

18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferansında İzmir ve Ege Bölgesinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi kararlaştırılmıştı. Bunun üzerine 17-19 Mart 1919 tarihleri arasında, İzmir’de, Müdafa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Kongresi toplanmış, bu kongreye Müftü Ahmet İzzet Efendi ile Belevi’li Yusuf Ağa ( Başkaya ) Denizli temsilcisi olarak katılmışlardır. Kongre dönüşü Ahmet İzzet Efendi Çarşı Camiinde söylediği vaazlarda yaklaşan tehlikenin büyüklüğü ve vehameti konusunda halkı aydınlatmıştır.

15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi tüm yurtta olduğu gibi Çal’da da büyük bir üzüntü ve infiale sebep olmuş, 17 Mayıs 1919’da işgali protesto etmek için Çal’da bir miting düzenlenmiştir. Müftü Ahmet İzzet Efendi burada halkı coşturan bir konuşma yapmıştır.

Denizli’de Müftü Ahmet Hulusi Efendi ile görüşen Müftü Efendi, sırasıyla Mutasarrıf Faik Bey (Öztrak) ve Kalem Reisi Tevfik Bey’le de görüşüp onların desteğini aldıktan sonra Çal’a döner. Çal’ın ileri gelenleri ile yaptığı toplantıda bir ahitname yazıp orada bulunanlara imzalatır. Bu ahitname şöyledir:

 “AŞAĞIDA İSİMLERİ YAZILI OLAN BİZLER, CÜMLEMİZ, VATANIMIZI VE NAMUSUMUZU KORUMAK İÇİN SİZE KATILMAYA SÖZ VERİYORUZ. BUNA DAİR HANGİ HUSUSTA EMİR VERİLİRSE YERİNE GETİRMEYE AMADEYİZ. EĞER MUHALEFET OLUNURSA, KENDİMİZİ VE KATLİMİZİ HELAL EDERİZ. 15 TEMMUZ 1919”

Heyet-i Milliye Azaları: Necip Bey, Emin Efendi, Şakir Ağa, Şakir Efendi, Karayazılı Abdullah Efendi, Ağazade Ahmet, Necip Efendi, Alanyalı İzzet Efendi, Arap Mehmetzade , Hacı Ahmet Efendi, Ahmetzade Osman Efendi, Hacı Mustafazade Tevfik Efendi, Hacı Mehmet Ağazade Zekeriya Efendi, Abdurrahmanzade Sadık Efendi, Ahmet Ağazade Derviş Efendi, Zeybekzade Ali Ağa, İbrahim Çavuş, Ahmet Çavuşzade Hüseyin, Bekir Ağaoğulları  Mustafa ve Rıza Efendiler.

REİS
MÜFTÜ AHMET İZZET EFENDİ
      
Bu şekilde, 15 Temmuz 1919’da  kurulan Çal Heyet-i Milliyesi hemen çalışmalara başlamıştır 
      
Yunan birlikleri Anadolu içlerine doğru ilerlemeye devam ederken, Batı Anadolu’da yeni cepheler kurulmaya devam etmiştir. Çal Heyet-i Milliyesi de Medele, Üçkuyu, Bekilli, Ortaköy, Süller, Çal ve Baklan bölgelerinde Yunan saldırılarına karşı gerekli tedbirleri almıştır. Oluşturulan diğer cephelere gönüllüler gönderilmiş, Çal ve çevresinde yollar kontrol altına alınarak cepheden dönen veya kaçan askerlerin Kuvay-ı Milliye’ye katılmaları sağlanmış, Halk sürekli aydınlatılarak milli birlik ve beraberlik sağlanmaya çalışılmıştır.

Aydın-Umurlu Cephesinin Yunanlılar tarafından işgal edildiğinin duyulması üzerine Çal Heyet-i Milliyesi daha aktif olma gereği duyar. Müftü Efendi hatıralarında bu olayı şöyle anlatır:

Umurlu’nun yakılmasından bir gün sonra, Köşk’te, 150 kişi ile, cephede görev aldık. Bu sayıyı bir süre sonra 300 kişiye çıkararak bu cephede mücadeleye başladık .”

Bu faaliyetler boşa gitmedi. Eşraf nüfuzunu istimal etti. Her türlü fedakarlık gösterildi. Asker ve zaruri malzemeler gönderildi. Böylece cephelerimiz sağlamlaştı. Bilahare cepheyi yavaş yavaş geri alıp Çal’da Ortaköy ile Medele’de Aydın Efeleri ile cephe tuttuk. Demirci Mehmet Efe ile Çal’lı Necip Bey’in istişare ederek benim Çal merkezde bulunmamın daha yararlı olacağı sonucuna varmaları üzerine ben Çal’a döndüm. O sırada Çal’da tebdil-i havada bulunan, Çallı 14.Fırka Kumandanı Etem Bey’den (Karabudak), bu hizmette çalışmasını rica ettim. Etem Bey teklifimi kabul edince tevellüt itibariyle bütün Çal efradını askere davet ettim. Bir kısmını da Etem Bey’e teslim ettim. Harbin sonuna kadar Çal efradı, Milli Mücadele’ye iştirak etti. Özellikle ahitnamede ismi geçen Necip Bey merkezde ve köylerde son derece yararlı işler gördü. Velhasıl bu ahitname münderecatı gerek merkez de, gerek cephede bulunan efradımızı mücadelenin sonuna kadar uğraştırdı. Bu durumu Ali İhsan Paşa (Sabis) ve zaman zaman Çal’a gelen Fahrettin Paşa (Altay) ile Refet Paşa (Bele) görüp takdir etmişlerdir.”

4 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’ne Denizli temsilcisi olarak, Çal’ın Belevi Köyünden Yusuf Bey katılmıştır. Yusuf Bey bu kongrede oluşturulan ve TBMM açılıncaya kadar
Hükümet görevini yürüten 16 kişilik Temsil Heyeti’ne de girmiş, Mustafa Kemal’in en yakın adamlarından birisi olmuştur. Mustafa Kemal, Kongre günlerinde, Denizli heyetini kabul etmiş ve bu kabuldeki konuşmasında:

İSTANBUL’DA, ŞURADA BURADA MİTİNGLER YAPILDI. YUNAN İŞGALİ PROTESTO EDİLDİ. FAKAT SİZİN AYDIN CEPHESİNDE PATLATTIĞINIZ SİLAHLARIN SESLERİ VERSAİLLES SARAYINI ÇINLATTI SİZİ TEBRİK EDERİM .” demiştir.

Sivas Kongresinde Denizli, Çal, Tavas ve Sarayköy Kuvay-ı Milliye teşkilatları, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında toplandılar.

12 Ocak 1920 tarihinde toplanan ve Misak-ı Milli’yi kabul eden Osmanlı Mebuslar Meclisi’ne Denizli temsilcisi olarak Çal’dan Ortaköylü Müftüzade Emin Efendi katılmıştır.

Bu arada, İstanbul Hükümetinin, Anadolu’da başlayan direniş hareketlerini engellemek için Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’den, Mustafa Kemal’i, arkadaşlarını ve Anadolu hareketine destek verenleri kafir ilan eden, fetvayı alması üzerine, TBMM, Ankara Müftüsü Rifat Efendi’ den, İstanbul hükümetini kafir ilan eden bir fetva almış, bu fetvaya Ahmet İzzet Efendi de Çal Müftüsü unvanıyla imza koymuştur.

Çal Heyet-i Milliye’si bir taraftan cephede mücadele edecek kuvvetler oluştururken, bir taraftan da hem bu kuvvetlerin hem de cephede bulunan diğer kuvvetlerin her türlü ihtiyacını karşılamak için çalışmalar yapmıştır.

Milli Mücadele’nin başlangıcından Ağustos 1920 başına kadar, Çal Heyet-i Milliyesi’nce milli kuvvetlere 100.000 Liraya yakın para yardımı yapıldı. Yine 1920 Temmuz ayı içinde, Çal’dan cepheye 264 silah, 31.000 cephane sevk edilmiştir. Çal Kazasının bu fedakarlıkları, Denizli Mutasarrıfı Nazmi Bey tarafından Dahiliye Vekaleti’ne bildirilmiştir.   

5 Temmuz 1920 tarihinde Çal sınırları içine giren Yunan kuvvetleri Menderes Nehrinin kuzeyindeki köyleri işgale başlarlar. Çal sınırları içinde Yunanlılarla ilk sıcak temas Üçkuyu tepelerinde olur. Fakat ikmal yetersizliği ve asker azlığı nedeniyle Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kalır. İşgallere devam eden Yunan kuvvetleri Bekilli – Süller – Aşağıseyit hattını ele geçirmişler ve buralardaki halka işkence etmişlerdir. 

Bölgede Yunanlılara karşı en hassas yerler Çal ve çevresidir. Bilhassa Menderes nehri üzerindeki köprüler büyük önem taşımaktadır. Başka bir deyişle Çal, Denizli’nin yumuşak karnı durumundadır. Buraları koruma görevi de Çal Kuvay-ı Milliyesi’ne aitti. Çal Kuvay-ı Milliyesi, Menderes üzerindeki bütün köprüleri tahrip etmiştir. 

26 Ağustos tarihinde başlayan Büyük Taarruz’da 14. ve 34. Alay Çal’dan taarruza geçmiş ve bölgeyi Yunanlılardan temizlemişlerdir.

Kurtuluş Savaşında resmi kayıtlara göre 279 Çallı Mehmetçik şehit düşmüştür. 15 Temmuz 1919’da kurulan Çal Heyet-i Milliye’si yaklaşık dört yıllık hizmeti süresince, Denizli sancağı içerisinde en büyük takdire layık cemiyet olmuştur. Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM’ye ve Dahiliye Vekaletine bu heyetin fedakar çalışmaları hakkında raporlar yazılmıştır.
   
   Müftü Ahmet İzzet Efendi’ye Verilen İki İstiklal Madalyası:

Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi’ye Kurtuluş Savaşından sonra iki İstiklâl Madalyası verilmiştir. Bu olay Milli Mücadele tarihinde ilk ve tek kalmış bir olaydır. 3354 sayılı beratla “Çal Kazası Müdafa-i Hukuk Heyetinden Müftü İzzet Efendi”, 3365 sayılı beratla “Denizli-Çal Müftüsü İzzet Efendi” olarak İki madalya düzenlenmiş ve verilmiştir.

İki beratta da Türkiye Cumhuriyeti Riyaset mührü ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın imzası vardır. ( 17 Mart 1926)   Bu durum bir yıl sonra anlaşılmış, ancak Milli Mücadele yıllarında bölgede görev yapmış olan, zamanın Müdafa-i Milliye Vekili Kazım Paşa (Özalp), o buhran günlerinde yakından tanıdığı Müftü Efendinin, Milli Mücadeledeki yararlı çalışmalarını çok iyi bilmenin huzuru içinde iki madalyayı da Müftü Efendi’nin göğsünde bıraktırmıştır.
* * * * * * * * * * * *
KAYNAK:
ÇAL KAYMAKAMLIĞI WEB SAYFASI: TARİHÇE

27 Nisan 2020 Pazartesi

23 NİSAN 2020, ULUSAL EGEMENLİĞİN İLANININ 100. YILI KUTLAMALARI / ATİLA GİRGİN


ULUSAL EGEMENLİK, 
Ulusun egemenliği, Yani seninde onurun gururun olan. Sahiplenebildiğince senin olan, Koruyabildiğince de süren. İçtiğin su, sofrandaki ekmek kadar kutsal, Soluduğun hava kadar gerekli olan, Ulusal Egemenlik, Yani halkın egemenliği. Kaybetmeye gör, Ya horlanıp, aşağılanacaksın hep, Ya sürünüp, yok olacaksın, Ya da kazanmaya çalışacaksın yeniden. Bende varım diyebiliyorsan Onurunla, gururunla. Hem özgür olacak, Hem de özgür kalacaksın yeniden.

Dünyayı saran Covid- 19 virüsü nedeniyle Ulusal Egemenliğin 100 yıl kutlamaları kentlerimiz meydanları yerine balkonlarda gerçekleştirildi. Gelecek kuşakların anımsamasına katkı sağlamak, dost belleklere not düşmek adına etkinliklerden bazı görüntüleri sevgili dostlarla paylaşmak istedim. Dostluk ve esenlik dileklerimle.

11 Mart 2020 Çarşamba

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA YUNAN’A UZATILAN TÜRK DOSTLUK ELİ / ÖCAL ÖNAY


İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA YUNAN’A UZATILAN TÜRK DOSTLUK ELİ/ÖCAL ÖNAY

Mültecilerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişleri sırasında Yunanistan’da uygulanan kötü muamele yürekleri burkuyor.

ÖCAL ÖNAY
Geçmişte Suriyelilerin ve biz Türklerin yaptığı yardımlar akla geliyor. Oysa Yunanistan, İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan ve Alman işgaline uğramış ve çok zor günler yaşamıştı. Öyle ki Yunan ölüleri Türk kıyalarına kadar geliyordu.
İşgal, Yunanistan’ın İkinci Dünya Savaşı’ndaki ele geçirilmesi sırasındaki sivil nüfus için feci sonuçlara yol açtı. Sadece Atina’da, yaklaşık 30 bin kişi açlıktan öldü, birkaç on binlerce kişi işbirlikçilerin ve Nazilerin baskısından dolayı öldü. Ekonomi tamamen yıkıldı.
Türkiye bir yandan ülkede savaşın sebep olacağı, özellikle ekonomik tahribatlara karşı tedbirler almaya gayret gösterirken, bir yandan da sınır komşusu olan Yunanistan’a savaşın başından itibaren yardım faaliyetlerine girişir.
Yunanistan’a ilk yardım elini uzatan ülke Türkiye olur. İnsani yardım başlangıçta yalnızca tarafsız Türk bayrağının altına giren “Kurtuluş” gemisinde sağlandı.
Türk milletinin bu konudaki sıcak ve dostane yaklaşımı, o dönem Türk basınına da aynen yansır.
Türk gazetelerinde yer alan; “Bağımsızlığına, insanca yaşama hakkına canavarca saldırılmış dost bir komşuya”, “ölen kardeş bir milletin ıstırabı karşısında”, “felakete uğramış komşumuz Yunanistan’ın”, “dost ve müttefikimiz”, “iki komşu memleket, iki kardeş evi” gibi ifadeler, esasında geçmişi unutan, geleceğe güvenle bakan Türk Milleti’nin gönlünün sesidir.
TÜRK ELİ
Durumu değerlendiren Türk Hükümeti de, bu konuda alınabilecek tedbirleri planlar ve öncelikle adalardan Türkiye’ye gelmek isteyenlere kolaylıklar sağlanması karara bağlanır. Kızılay tarafından Yunanistan’a yardım faaliyetleriyle ilgili olarak hazırlanan “Kurtuluş” vapuru, İzmir’den 14 Ekim 1941 tarihinde ilk Türk yardım malzemelerini Yunanistan’ın Pire Limanı'na götürür.
Türkiye, bu yardım faaliyetlerini sürdürmesinin yanı sıra, Ayrıca Yunan adaları ve Yunanistan’dan kaçarak özellikle Ege ve Akdeniz kıyısındaki kasabalar ve köylere sığınan Yunanlar ile adalarda kalanlara çok farklı alanlarda yardımlar yapılır.
Yunanistan’a yardım konusunda girişimlere başlayan ise sadece Kızılay Cemiyeti ve Türk Dışişleri Bakanlığı değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Türk parlamenterler, PTT mensupları, üniversiteler, basın mensupları, İstanbul Belediyesi başta olmak üzere pek çok farklı belediye ve çalışanları, Gazeteciler Cemiyeti, İstanbul’daki balık halinde balıkçılıkla uğraşanlar, sebze-meyve halinde kabzımallık yapanlar, gümrükçüler, Devlet Demir Yolları görevlileri ve neredeyse Türkiye’nin dört bir tarafından Türk vatandaşları bulunmaktadır.
BÜYÜK AÇLIK
Büyük Açlık” döneminde Türkiye’ye duyulan minnet, “Kurtuluş” gemisinin isminin Atina’nın en büyük caddesine verilmesiyle ve geminin resimlerinin caddelere asılmasıyla gösterilmeye çalışılır.
Ayrıca İtalya’da bulunan Yunanlı esirlere gönderilmek üzere sigara, tütün ve fındık, kuru incir, kuru üzüm, domuz eti, tahta kaplar içerisinde muhafaza edilen füme, kurutulmuş ve tuzlu balık gibi yiyecek maddelerinden oluşan yardım yapılması kararlaştırılır.
Yunan Komünist Partisi’nin yöneticilerinden ve bir süre İzmir’de de kalan Alexis Papulyas, izlenimlerini aktardığı raporunda ve anılarında,şu ifadelere yer vermiştir; “20 yıl önce topraklarını işgal ettiğimiz, evlerini,mallarını yaktığımız Türkler, hepimizi utandırdılar. Türkler, zorda kalan Yunanlara evini, sofrasını, hepsinden önemlisi yüreğini açmış.Yunanlar burada komşularının hatta kardeş diyebileceğimiz insanların koruması altında.Bir kez daha anlaşılıyor ki, dört yüz yıl, şu ya da bu şekilde birlikte yaşadığımız Türkler ile düşman olunmaz,olmamalıyız.”
İkinci Dünya Savaşı’nın en hareketli günlerinde İzmir’e gelen İtalyan gazeteci Alberto Zonatti de, izlenimlerini aktardığı La Stampa gazetesinde; “Yunanlar, böyle bir komşuya sahip için çok şanslılar. Türkler, hiç bir zaman eskiyi hatırlatmadan, Yunan komşularına evlerini sonuna kadar açtılar” diye yazmıştır.
* * * * * * * * * * * *
Aydınlık. Com.tr / ÖCAL ÖNAY - Özgürlük Meydanı• - 11 Mart 02:00
https://www.aydinlik.com.tr/haber/ikinci-dunya-savasi-nda-yunan-a-uzatilan-turk-dostluk-eli-202498-1